6 Ekim 2020 Salı

Saat 06:10

 uykusuzluktan kan çanağına dönmüş 1 çift göz. kan ağlayan bir yürek. yaptığı yanlışların altından kalkma ümitlerini bir bir tüketen buna rağmen yine de yanlış yapmaktan vazgeçmeyen bir beyin.


salak mıydı? değildi, üstelik onu tanıyanlar onun ciddi derecede zeki olduğunu düşünürlerdi. ama zekasını kullanma konusunda pek istekli değildi.

tembel miydi? belki evet belki hayır. belki sadece nereden başlayacağını bilemiyordu belki de miskindi.

şanslı mıydı? kesinlikle, hayat ona karşı çok cömertti. ama o elindekileri harcamaktan vazgeçmiyordu. eğitimli, açık fikirli ve vermekten kaçmayan bir aile, belki bazılarının tüm yaşantıları boyunca sahip olabileceği arkadaş sayısı kadar "gerçek dost" ve çok seven bir sevgili.

son birkaç günde ne yaptın diye sorsalar ne cevap verebilirdi? yattım kalktım yedim içtim yattım. arada biraz tv'de spor izledim. peki başka? kocaman bir hiç...

neydi sorunu?hasta mıydı? hayır, hafif bir nezle belki ama ölümcül bir şey değil.

o halde neydi tüm bunlar? isteksizlik mi?
neden bazı geceler uyumadan önceki son düşünceleri sabaha uyanmazsa her şeyin ne kadar kolay bir şekilde çözüleceği oluyordu? korkuyor muydu?

peki neden? oysa bugüne kadar her zaman "güçlü irade"nin tartışmasız keskinliğine inanmıştı. iradesi mi zayıftı? karakteri mi oturmamıştı? hayır böyle bir şeyi kendine yakıştıramazdı, deliliği kabullenebilirdi ama bunları asla.

ne yapması gerektiğini bilmiyor muydu? elbette biliyordu. ama bir şeyleri yapmaya başlaması önce bazı açıklamaları yanında getiriyordu. yine hayal kırıklığına uğratacaktı onu sevenleri. işte bundan korkuyordu. oysa bunu ertelemek etkiyi sadece arttırıyordu. neden bekliyordu? daha ne kadar bekleyecekti?

artık bu sorunları kafasının içerisinde sürekli dönüyordu. adeta öfkeli bir kalabalık vardı kafatasında. her biri bir hatasını haykırıyordu. ona soruyordu ne zaman bunu çözeceksin diye? artık televizyonda neşeli diziler izleyemiyordu, dışarıda neşeli rolü yapmak onu yıpratıyordu zaten, yalnız kaldığı zaman da neşeli insanları görmek onu anlatılmaz hüzünlere boğuyordu. dram içeren programlar da pek farklı değildi ya! her cümlede kendisi ile ilgili bir probleme taş atıyorlardı sanki.

müzik dinleyemez olmuştu. şarkıların da tv programlarından farkı yoktu. geçen hafta italyanca ve ispanyolca bir kaç şarkı dinlemeye çalışmıştı, bilmediği lisanlarda olursa belki durumu ile ilgili bir bağlantı kuramaz sanmıştı. ama her şey söz değildi ya, bir de müzik vardı ve müziğin lisanı olmazdı. direk kalbe işlerdi.

son 12 saat boyunca tv'un sesi tamamen kapalı idi. açmaya korkuyordu. kendi içinde yükselen sesleri görmezden gelmek kendi ile hesaplaşmak zaten oldukça zordu. bir de dışarıdan desteğe ihtiyacı yoktu o seslerin.

ne o! ağlıyor muydu? oysa onun göz yaşları yoktu ki! tam 13 senedir hiç ağladığını hatırlamıyordu. peki bunlar neydi? göze kaçan sigara dumanının sonuçları mıydı? yoksa kaybedilmiş bir dostun arkasından dökülen anılar mı?

kaybedilen kişi dost değildi oysa, ta kendisiydi ve anılar bir bir döküldükçe bir başka anıyı tutup onun da düşmesini sağlıyordu bir sel gibi yanaklarından çenesine doğru.

aklına 1 çift dize geldi. bir şarkının hüzünlü sonu.

i can save myself but it's too late
all i can do is just to say good bye...

durumu bu kadar kötü müydü? kesinlikle.

bir kez daha, son bir kez daha hayatın ona şanslı davranması için yalvardı.

al beni...

Yavaşca kendimi gömerken...

 

Avuç içlerimi ovalayarak yazmaktan bıktım bu aralar sanki elim klavyenin tuşlarına basmaya korkuyor gibi hissediyorum bu sorunu en kısa sürede aşmam gerek sanırım yıllardır elimi bile sürmekten kaçtığım düşüncelerimi beynimin dışarısına çıkarmaya tenezzül bile etmediğim için acaba kendimi mi suçluyorum beynim ellerime engel   olmak istiyor belli ki  çünkü beynimin derinliklerinde yer alan şeyleri gün yüzüne çıkardığımda bu gerçeklerle yaşamaktan korktuğum için mi yutkunarak yazıyorum acaba bu saatten sonrada pek önemli değil açıkçası çünkü beynimin içini kusmam gerekiyor beyaz zeminlere .Şuan arka planda bir Ella Fitzgerald şarkısı çalıyor merhum hanım efendinin bir dinleyeni yada şarkılarına hasta olan bir insan olduğum için  değil heleki ben bu kadını dinlemeden yazamıyorum diyecek bir insan olmadığımı beni yakından tanıyan insanlar iyi bilir neyse  bu Ella isimli hanım efendiyi neden dinlediğim konusuna gelirsek yaklaşık üç hadi yalan olmasın dört sene önce bir sosyal paylaşım sitesinde bir videoya denk gelmem ile bu kısa boylu siyahi kadife  sesli kadınla tanışdık arka fonda bu hanımefendinin şarkısı çalar iken son sözlerini söyleyip bu dünyadan uçup gitmek isteyen  yakışıklı ve temiz bir Türkçesi olan bir beyefendiye rastladım bir videoda .kendinden o kadar emin ve cesur bir şekilde son sözlerini söylemesini izlerken bu adamın ufak bir şaşkınlık içerisinde içimden neden dedim neden bunu seçtin bunu yapman için neler sebeb oldu diyerek beynimin içerisinde soru işaretleri kurdum istemsiz bir şekilde bugün bu videoyu yaklaşık dört sene sonra tekrardan izlerken kendimden birşeyler buldum içerisinde öncesinde şaşırdığım kelimeler bana o kadar mantıklı geldi ki bu sefer hiç şaşırmadım hatta benim kelimelerimi nerden çaldı bu adam diyerek ufak bir tebessüm oluşturdum suratımda.Gelelim asıl konuya acaba bu Mehmet dostumuz sizin tabirinizle çok mu güçsüzdü yada çok mu iradesi zayıf basit bir insandı  zorluklarla başa çıkabilecek bir insan olamayıp hayatın bu kadar güzelliğini terk edip kendine  bu çözümü buldu  kimse bunların cevabını bilemicek Mehmet soruların cevaplarını son bir kadeh şarabını içerek size bahsettiğim kadının naif sesi eşliğinde  kendiyle beraber bizim gidip cevapları alabilceğimiz ama geri dönüş  bileti olmayan bir yerlere götürdü sigaramın küllük te boşa yandığını fark ettim bir dakika  derin bir nefes çekip içimdekileri dökmeye kendimi  hazırlayım  şimdi karanlık bölümlere geçiyoruz içimdeki karanlık  şeyleri belki biraz grileştirmek için bu mesaj sayfaya dökücem şuan arka fondaki şarkı birazcık ruhumu okşamış olsa bile bu karanlık düşüncelerden beni vazgeçiremiyor sanırım neden kendime bu kadar kötü davranıyorum diye sormaktan bile vazgeçtim artık kocaman iri bir adam hayatın yüklerini neden kaldıramıyor hele de yük kaldırmak konusunda bu kadar tecrübeli olmasına rağmen sanırım ay sonunda internet firmamızın telefonumuza attığı ama bakıp umursamadığımız o mesaj gibi kotanızı doldurdunuz bende artık kotamı doldurduğuma inanıyorum ama bunun altında yatan gerçekler kimisine göre çok basit gelebilir ama benim çocukluktan beri sorunumda buydu küçük şeylerden büyük anlamlar çıkarmak ince ayrıntılara takılmak ahh bazen bu konuda kendimi çok suçluyorum keşke gamsız ve hiçbir şeyi kafasına takmayan monoton bir hayat yaşamak isteyen bir adam olabilseydim çok üzgünüm ki bunu hiç başaramadım.okumayı ve araştırmayı çok seviyordum saçma sapan lakaplarım oldu kibar ve duygusaldım insanlar farklı anlamlar çıkardı iyilik yapmanın doğru bir şey olduğuna inanırken insanlar bunun bana salaklık olduğunu zorda olsa aşıladılar sagolsunlar ilk önce kendime iyilik yapmaktan vazgeçtim sonra bütün dünyaya karşı bu inancım son buldu  sonra baktım ki istedikleri insan olmuşum ama ben bunu hiç istememiştim ki ruhum çalınmış gibi hissetmeye başladığımda sorgulamaya başladık neler oluyor sana keşke biraz daha erken sorgulasaymışım belki bu halde olmazdım ama bana tek artısı yalnızlığın ne olduğunu öğrendim geceleri ışıkları açık bırakıp uyumaya alıştırdı bu şey beni kör kütük sarhoş olup hiç tanımadığım kokusu bile beynimde yer almayan kadınlarla  aynı yatakta uyumaya başlattı beni suçlu ben miydim yada yalnızlık mı ama bunu hiç anlayamadım geceleri yataktan fırlayıp bir kabustan kaçarken etrafımda olan boş şişelerden bir damla daha ümidi ile  ağzıma dayayıp hüsran ile o kabuslara geri dönerken beni durduracak birisinin olmamasımıydı asıl suçlu insan oğlu ne kötü bir varlıksın sen herşeyde suçu başkalarında arıyorsun tıpkı benım gibi ama ben neden bir suçlu oldum acımasız bir katil oldum bunun suçunu başkalarında arıcam hiç bana kızmayın bunun suçlusu ben değilim beni buna zorlayan bu denge ve düzen adaletsizlik ve yok olup giden sevgi suçlular bunlar hadi çıkalım bir mahkemeye çıkaralım delilleri ama durun bir hakimimiz yok ki ben içimdeki hakimi de öldürdüm ama onu öldürürken hiç üzülmedim beni yanlış olan herşeye o sürükledi  o hakim bunları yap iyi olur dedi o hakimdi beni bu hale getiren ve bende öldürdüm tıpkı bir zaman sonra kendime yapacağım gibi bu arada öldürücem derken size o kadar kaba bir tabir gelmesin ben cani bir insan değilim uzun bir yolun sonuna geldiğimi hissedip sevdiğim herşeyi alıp bir yolculuğa cıkıcam diyelim biz buna en sevdiklerimin yanına tek kişilik bir bilet hemde birinci sınıftan bir bilet en sevdiğim şey yalnız yolculuk etmek birinci sınıf diyince hemen aldanmayın bu yolculukta taze sıkılmış portakal suyu ikram etmiyorlar  belki genzimde biraz kırmızı şarap kokusu kalabilir onunla idare edicez artık akakiy akakiyeviç gibi paltomu yanımdan ayırmamazlıkta yapmıcam çünkü bu yolculukta bağaj kabul edilmiyormuş  nabalım bizde bu seferlik böyle idare edicez yoksa yanımda götürmek isteyeceğim o kadar fazla şey varkı örneğin güzel ve çiçek gibi kokan kadınlar bir şişe tıpası içine düşmeyen kırmızı tercihen shiraz  bir şarap ama en önemlisi çocukluğumdan beri ailemin sakladığı göbek bağım bakın size ne getirdim demek için oda yoksa bir işime yarıyacağından değil o bağ kesildiğinden beri yani annemden beni ayırdıklarından beri neler yaşadığımı anlatmak için onu götürcem giderken bana bir kimlik ve hayat verilmesinin bütün suçunu belki o göbek bağına bağlıcam iyi bir fikir değil mi benim şuan bu çok hoşuma gitti bunu beynimin bir köşesine  attım giderken unutmamak için sigaram yine ben içime onun dumanını alamadan söndü  en iyisi bu yazı bitene kadar sigara yakmamak ama bittiğinde Amerikan bandrollü sigaramı keyif alarak içime çekmek istiyorum son zamanlarda en çok rahatlatan şey bu sanırım beni ama arpa suyunun içindeki şerbetçi otu kadar etki etmiyor oda bir gerçek hakkını ödüyemeyiz onunda .

3 Eylül 2017 Pazar

Son İki Yılın Kısa Özeti

Evet yine ben,tam iki sene önce bu zamanlarda açmıştım bu blogu can parçamı kaybettikten sonra kendimi bi yerlere kusmam gerek içimde tuttukça baktım ki saçlarım dökülüyor ama artık toparladım kısa bi özetini geçeyim dedim son iki senemin size.Kocaman bir ev ve iki aynı kanı taşıyan erkek düşünün abi kardeş ama bu iki kişi bu zamana kadar hiç anlaşamamış ve kavga gürültüden başka bir konuda bir araya gelemeyen iki erkek ama iki senede o kadar değişiklik olduki şimdi can ciğer birbirinden ayrılamayan iki birbirine bağlı can oldular sanırsam artık alıştık birbirimize 18 senede yapamadığımızı iki sene içerisinde yaptık keşke can parçamda görseydi diyorum bazen içimden ama zaten görüyor diyip amann beeee diyorum haa bu arada 35 kiloda verdim iki senede bunuda hatırlatayım size baya zayıfladım ama oda sıkıldım diye yoksa vücüdum ile bi alıp veremediğim yok.Bu iki senede çok farklı şeyler ile karşılaştım hiç beklemediğim insanların yazılarımı okuduklarını öğrendim bu biraz beni şaşırtmış olsada çok mutlu etti bir gün sivas beşiktaş deplasmanına giderken mustafa abimin 'ahmeeett sen büyük adam olucaksın ' demesiyle bi şaşkınlık ile neden abi soruma ben senin yazılarını çok beğeniyorum demesi. Mahalledeki Süleyman abinin 'ulan geçen senin yüzünden içtim' demesi ile devam etti bunlar,ilk başlarda kendime yazıyorum dediğim bu yazılar meğerse nelere kadar ulaşmış bu beni çok mutlu etti ULAAN dedim kendi kendime yazmalısın ahmet sonuna kadar yazmalısın ama gel gelelim ayda bir yazı ile kendimi tatmin ediyorum bazen üç ay yazmadığım oluyor nabayım ki bazen kelimeleri bak yine amann diyip yazının sonuna yaklaşıyorum ama bu sefer söz veriyorum sürekli yazıcam tatilde bitti okul açılıyor o yurt odasında elbet sıkılıp yazıcam yani merak etmeyin.Kendinize iyi bakın ve Barış ile kalın...

11 Ağustos 2017 Cuma

11.08.2017

Uzun süredir yazmayı düşünüyorum ama bir türlü fırsat bulamadım şuan evde sessizliği hissetmişken bir kaç kelime tüküreyim dedim bu boş beyaz sayfaya.Herşey sıradan ve rutin devam ediyor ,kitaplarım bitti yeni kitaplar almam gerektiğini fark ettim dün bi ara korsan kitap satan bi dükkan bulmuştum oraya gitmeliyim baştan söyleyiyim 'NE KORSANI YİAAA' diye sitem etmeyin bana onların daha çok ihtiyacı var diyerek bu işi kendi açımdan vicdanımı böyle rahatlatarak yapıyorum.Son zamanlarda biraz vücudumun yorulduğunu hissetmeye başladım iki ayda tam tamına 18 kilo verdim evet şaşırmayın 18 :) biraz yediklerimi düzelttim ve bir haber size alkolü bıraktım artık rakı içmiyorum sadece rakının olmazsa olmazı suyu tüketmeye başladım bu kadar kendimden bahsettiğim yeter bugün ki konumuz BENCİLLİK.En son ne zaman kendinizden başkasını düşündünüz ? ilk önce bunu okurken kendinize sormanızı istiyorum sizden... bu kadar düşünmek yeter benciliz arkadaşlar hepimiz benciliz tamam bunun dozu herkeste farklıdır ama insan olduğumuz için doğamız gereği benciliz çocukken başlamadık mı buna annemizden sömürmedik mi karşılıksız kendimizi düşünmekten başka hiç birşey yapmadığımız o çocukluk zamanlarımızı ne zaman unuttuk. İyi yada kötü ama bunu yaptık sonra birden aklımız yerine geldiği zaman başka bencillikler peşinde koşmaya başladık ilk okulda beslenme çantamıza koyduğumuz o muz bille bi bencillikti paylaşmazdık hatta genelde koyulmazdı o muz çantamıza çünkü bize öyle ögretilmişti herkesin muz alabilcek durumu olmazdı o küçük beslenme çantama sıkıştırmaya çalıştığım muzları babamın kesin bir dille olmaz götüremezsin demesini hiç unutmam ama bu düzen kaybolalı çok oldu ağaaaa şimdi tam tersi herşeyi göz önüne dökmek ve olanlar olmayanları sonuna kadar ezmesi moda oldu görmüyormuyuz sosyal medyada 60 tl'ye lahmacuncuları o ünlü 'STEAKHOUSE'culardan çıkmayan bir fotoğraf çektirmek için 2 haftalık yemek ihtiyacını o hesap kutusunun içine koyanları.Düzen bozuldu mertlik hoşgörü yerini bencillik doyumsuzluğa teslim etti bizde buna bi güzel izin verdik bazı zamanlar saatlerimizi harcıyoruz o sosyal medya hesaplarına onların yaşantılarına özeniyoruz onlar gibi olmaya çalışıyoruz peki sonuç KABARIK KREDİ KARTI EKSTRESİ ! ama hiç bırakırmıyız hala devam ediyoruz onların ününe ün şanına şan katmaya sonuna kadar devam ediyoruz peki kazanan kim bizim sayemizde istedikleri herşeyi yapan insanlar mı yoksa onların var olması için zamanını ve parasını sonuna kadar harcayıp ay sonunu nasıl getircem diye düşünen bizler mi.Diyeceğim o ki kanmayın dostlar kanmayın hayatı mükemmelleştirmek sadece sizin elinizide başkalarının hayatlarına özenerek sadece onları yaşatırsınız ama kaybeden siz olursunuz bu günlük benden bu kadar bir daha ne zaman dönerim bilmiyorum kendinize iyi davranın BARIŞLA KALIN !.

30 Haziran 2017 Cuma

Popüler Kültür

Şuan neden yazıyorum bilmiyorum sanırsam biraz boşluktan nasılsınız nasıl gidiyor haa bu arada yine imla kurallarına uymuyorum sevmiyorum be ne bileyim.Benim bu aralar herşey sıradan geçiyor ama uyuyamıyorum onu fark ettim bu aralar geceleri sigara içmezdim bu ara bu alışkanlığımıda bıraktım çok içmeye başladım bu aralar günler bomboş sanırsam buna tıp dilinde depresyon diyorlar hadi be ordan ne depresyonu mutluyum bu aralar spora çok yöneldim ne bileyim başka yapıcak bişey bulamıyorum yeter bu kadar kendimden bahsettiğim şimdi gelelim bu yazının konusuna 'Zamanı Kullanabiliyormuyuz ? ' evet gelelim şimdi bu konuyu elimizden su gibi akan giden bu zamanı kullanabiliyormuyuz zevk alıyormuyuz mutlu olabiliyormuyuz son zamanlarda çevremdeki insanlardan izlenimim sadece ve sadece monotonluk ama neden diye soruyorum farklı şeyler yapabilirler bunları yapmak onların elinde neden yapmıyolar neden mutsuz oldukları halde hala böyle devam ediyorlar.Şimdi diyeceksiniz 20 yaşında oğlan çocuğusun ne anlıcaksın ama yaşım 20 olsa bile ruhum 40 be usta fena ezerim yani bu konuda seni.Şimdi düşünelim o insan neden giymek istediklerini giymiyor sırf birileri boş boğazlık yapıp eleştircek korkusundan peki neden bir hafta sonu en çok zevk alacağı o ormanlık arazide olmak yerine bom boş insanlarla dolu hertarafı kapalı o alışveriş merkezlerinde ceplerindeki manyetik kartlarının limitlerini sonuna kadar tüketip ay başında paşa paşa ödeme yapıyor.Haa bu aralarda yeni bir moda fark ettim pahalı mekanlara gidip nargile içip ortaya meyve tabakları söyleyip afilli bardaklarda adını bile bilmediği içecekleri içip bunuda herkesin gözüne soka soka sosyal medyanın her tarafında paylaşan varlıklar amaç ne peki bunda sana böyle yapıyorsun diye sayğı duymalarını mı bekliyorsun kendin ol be ağa ahmet'sen ahmetsin ne giyersen giy ne takarsan tak malzeme aynı neyin çabası bu git zevk alacağın şeyleri yap popüler kültürün yaptıklarını yapmak zorunda değilsin ki be ağa bi kaç güne kaçıyorum bu arada çantamı alcam dalıcam anadoluya telefonumda bozuldu zaten ohh rahatım kimse bulamaz beni neyse yine beyaz bi sayfaya kustum geçen günde yıllardım görmediğim biri neden yazmayı bıraktın dedi şaşırdım ulan okuyorlarmış be dedim beni mutlu etti bu kadar işte mutluluk benim için bu peki sizin için ney ?

19 Nisan 2016 Salı

Nefes Alıyorum Ölmedim...

Merhaba, Uzun bir aradan sonra geri döndüm.

Ama bu dönüş hiç mutlu ve sevinçle dolu olmadı çünkü bu dünya nereye gidiyor dedim kendi kendime. Ölüm her saniye yanı başımızda ve hiç gitmiyor,adaletsizlik ve kötü olan herşey ise onu takip ediyor.
Neden böyle olduk acaba yetmiyormuydu bize küçük mutluluklar,kardeşçe yaşamak ve bu hayatta paradan da değerli şeylerin olduğunu hatırlamak.Yetmedi dostlar yetmedi hiç birimize yetmedi insanlığımızı kullandık doyumsuzluğumuzu bitmek bilmeyen o açlığımızı kullandık ve kaybettik.
İnsanlar gün geçtikçe'de kaybetmeye devam ediyor.Bugün bir haber aldım o KORKUSUZ Ali İsmailimizi katledenler serbest bırakılmış o caniler sizin benim gibi bu sokaklarda rahatça ellerindeki o kan ile dolaşmaya başladılar.Adalet bu mudur ? Hak eşitlik bu mudur ? Bu ülkede bir insan canına kastetmek bu kadar basit mi ve cezasız mı ? Onların oğulları kumarhaneden çıkmaz iken bizim çocuklarımız neden toprağın altında.UNUTMADIK KORKUSUZ Ali İsmail seni ve unutmucaz Ethem gibi,Berkin gibi,Ahmet gibi.Bizlere bıraktığınız bu insanlık kavgasını sonuna kadar devam ettireceğiz ve asla bu yoldan vazgeçmicez.Onlar o kazdıkları kan kuyularında elbet bir gün boğulacaklar o günde gülen bir olacağız ve barışa giden bu yolda ilk adımları atacağız.Yazıma koyu bir beşiktaşlı olmama rağmen bir fenerbahçe bestesi ile son vermek istiyorum.Kendinize iyi bakın BARIŞ HEP SOL YANINIZDA OLSUN...

" Daha 19 yaşında,Düşlerinde özgür dünya.
Öptügü çubuklu forma yaşayacak anısında
ALİ İSMAİL KORMAZ,FENERBAHÇE YIKILMAZ
ALİ İSMAİL KORKMAZ,FENERBAHÇE YIKILMAZ

23 Şubat 2016 Salı

Acaba Alıştık mı ?

Merhaba, 

Uzun süredir yazamıyordum ilham gelmiyordu veya o duyguları ifade etmemin bir olanağı yoktu belkide.Artık sıkıldım be ölümden,adaletsizlikten,tecavüzden.Nereye doğru gittigimizi anlıyamıyorum cidden,birde kendinize utanmadan insan diyorsunuz sizin neyiniz insan be !
Doğuda insanlar ölüyor 'ÖLSÜN' diyorsunuz,Suriyede insanlar ölüyor 'BİZENE BİZİM ÜLKEMİZE GELMESİNLER',Masum gazeteciler hapise atılıyor haksız yere 'O ZATEN DEVLET DÜŞMANI' diyerek tamda istenilen kıvama getiriliyorsunuz.Düşünmeyen ve başlarındaki kişi ne dese onu haklı eden bir toplum olup ortaya çıktınız.Bu kadar sıradanlaştık mı be ! Bize en büyük lütuf olan düşünme eyleminden ne için vazgeçtik sorarım size mal mülk için mi ? yada sırf devlete sırtınızı dayamak için mi insanlığınızı rafa kaldırdınız.Siyasi kimliğinizi artık çıkarıp atmanın zamanı gelmedi mi ? Artık insan olduğumuzu hatılamanın zamanı gelmedi mi ? Sen rahat hayatını sürdürürken bazı insanlar mermiler arasında hayatlarını zor bela bir şekilde sürdürmeye çalışıyorlar sizce bu adalet mi ? Kimse bu ülkede adalet var demesin,Özgürlük var demesin siz onlardan vazgeçeli çok oldu !